Her birimizin toplumsal olarak yaşayan her çocuğa karşı pek çok sorumluluğumuz var. Bizler bu sorumluluklarımızın genel olarak farkında olsak bile maalesef ki yaşarken geleceğimiz olan çocuklarımıza karşı olumsuz tavırlar içinde onlara yaklaşabiliyor ya da sadece 5 yıl sonrasını değil şimdiyi kurtarmak üzere gündelik yaşamımızda çözümler üretiyoruz. Bu yarını düşünmeme davranışının en ağır bedellerini ise geleceğimiz olan çocuklarımızın ödeyeceğini içten içe bildiğimiz halde…
Bu hafta sizlere geleceğimiz olan çocuklarımızın ve çocuklu ailelere karşı bakış açımızı ve gündelik yaşantımızda çevrenin farkında olmadan ebeveynler üzerinde kurduğu baskıdan bahsedeceğim. Bu yaşanılan çevre baskısı yetişkin olarak ebeveynlerin davranışlarını, hissettiği duyguyu etkilerken, hissedilen baskı ile çocuklar bu zincirin son halkası olarak en ağır bedeli ödüyorlar. Düşünsenize; çocuğu ağlarken önceliğimiz çocuğun sakinleşmesi, ona güven vermek olmalıyken çevrenin baskıcı ve bunaltıcı bakışları, müdahaleleri arasında strese giren bir ebeveyn daha büyük bir baskıyla çocuğunun öfkesini ya da yaşadığı çaresizliği bastırmaya çalışır.
Bu yanlışlar zincirinin her zaman en son noktası çocuklardır. O zaman bizim toplumsal olarak fark etmemiz ve değişim göstermemiz gereken sorumluluklarımız neler
Ağlayan bebekler ya da çocuklar….
En sık rastlanılan görüntülerden bir tanesidir. Ebeveynlerin en çaresiz kaldığı, çocukların kendilerini yerden yere attığı, öfke krizi geçirdiği ya da bebeğinin o ya da bu sebeple ağladığı anlardır. Toplumsal olarak ağlayan bir çocuğa karşı sabrımızın çok az olmasına karşı, zorluk yaşayan ebeveyne karşı yargılayıcı, suçlayıcı bakışlarla istila etmemiz durumu yaşayan ebeveyn ve çocuğun sağlıklı çözüme ulaşmasına en büyük engeldir. Bu nedenle ağlayan bir çocuk gördüğümüzde tepkisiz kalarak kendi yolumuzdan ilerlememiz her koşulda daha sağlıklı olacaktır.
Fiziksel ve sözel müdahalelerden kaçının!
Bu durum ağlayan, tutturan çocuklar için de çok şeker ve ilgi çekici bir çocuk karşısında da yaşanabiliyor. Toplumsal olarak ebeveynlere, çocuklara ve çocukların bedenlerine gereğinden fazla müdahaleci davranabiliyoruz. İletişim sadece bir göz kontağı ile kurulabilir. Bu nedenle çok iyimser bir şekilde yardımcı olmak istediğinizde karşınızda ebeveynin ya da çocuğun önce harekete geçmesi ve sizden yardım talep edebilmesi için davetkar bir göz kontağı yeterli olacaktır fakat farkında olmadan ebeveyn ya da çocuklara karşı fiziksel ve sözel müdahaleler karşınızdaki aileyi zor durumda bırakabiliyor.
Senin özgürlüğün çocuğun burnunun ucuna kadardır!
Hepimizin özgür olduğu bireysel alanlarımız vardır. Biz yetişkinler olarak dünyanın en güzel varlığı olan çocukları severken kendi sevgi dilimizi kullanıyoruz. Çocukların sevgi diliyle onlara yaklaşmamız ve onların izin verdiği sürece onlara dokunmalıyız. Bu kuralı çoğumuz ihlal etsek bile toplumsal olarak çocuklarımızın mahremiyetini öncelikle biz yetişkinlerin koruması gerekmektedir.
Yardım talebi gelmedikçe yardım etmeyin ve akıl vermeyin!
Ebeveynlik deneyimle, düşe kalka çocuğumuz ile kurduğumuz ilişkiler ile yapılanır. Bu nedenle dışarıdan kurulan ilişkiler için her müdahale ebeveynin çocuğu ile ilişkisini olumsuz yönde etkileyecektir. Bu nedenle iyi niyetle bile olsa çocuklu ailelere, onlardan yardım talebi gelmeden yardım edilmemeli ve akıl verilmemelidir.
Yargılamalar ve etiketlemeler ile hoşgörülü bir birey yetiştiremez ve sağlıklı bir toplum kuramayız!
Üzülerek ifade etmeliyim ki yargılamalar, taşlamalar ve sürekli o ya da bu şekilde ebeveynlerin birbirlerini, yetişkinlerin ebeveynlikleri, ebeveyn ya da bir yabancının çocukları etiketlediklerine şahit oluyorum. Yargıladıkça yargılanırız! Çocuklarımızın 5 sene sonra yetiştiği dünyadan bizler sorumluyuz. İnsani erdemlerimizi bir kenara bırakarak, yaşadığımız gün içinde keyfimizce, canımızın istediği gibi, öfkemizi, kızgınlıklarımızı kontrol altına almadan ortaya koyduğumuz davranışlarımızda bizleri gözlemleyen birer çift göz olduğunu unutuyoruz. Çocuklarımız olsun ya da olmasın toplumumuzda yaşayan her yetişkinin geleceğimiz çocuklarımıza karşı sorumluluklarımızın olduğunu hatırlaması ve değişime önce kendimizden başlayarak işe koyulmalıyız. Çocuklar değişim için en güzel amaçlarımızdır. Toplumsal olarak görevlerimizin bilincinde, çocuklarımıza sağlıklı rol model olduğumuz güzel bir hafta diliyorum.
Gözde ERDOĞAN ŞAHENK
Comments